Bazı malum guruplar Atatürk'ü,
İslamiyet'i istismar, Toplumsal katmanları sınıflaştırma gayretleri, Serbest
ticaretin, Serbest sermeyenin yasaklanması,Sanayinin ve ticaretin devlet
eliyle olması, Ticarette zarar edenlerin zararlarının devletçe
karşılanması misalleri çoğaltabiliriz, Yani devletin sırtından asalak
geçinmeyi karakter olarak benimseyen zümreler işlerine gelmeyen
yönetimleri diledikleri gibi iftiralarla karalamaya,toplumsal hedef
göstermeye çalışırlar 2007 seçim arifesinde politik çıkarlar uğruna
milletimizin açıkça inançlarına saldırılmaktadır . Ne hazindir ki bu
saldırıyı Ulu önder Atatürk adına yapmaktadırlar. Halbuki Atatürk'ün İslam
hakkındaki görüşleri resmi tarih arşivlerimizde vardır. gizlide değildir.
Mustafa Kemal Atatürk, İzmir’li bir
aile olan Uşşakizadelerin kızı Latife Hanım' la, 29 Ocak 1923' te
Cumhuriyet’ in ilanından önce evlendi.
Avrupanın birçok ülkesinde eğitim görmüş,
Modern bir hayat tarzı olan,8 dili bilen üçünü çok iyi konuşan Latife hanım
Atatürk ile evliliğinden önce tesettürlü değildi. Atatürk'ün isteği ile
örtünmesi istenince; anılarında çok zorlandığını anlatır.
Atatürk,
1923'te tesettürlü esi Latife Hanım'la birlikte Konya Kızılay Kadınlar
Kolu'nun düzenlediği bir davetete, Kıyafette aşırılığı eleştiren
Atatürk, "Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi olmamalı"
seklinde konuştu.
21 Mart 1923'te Atatürk, Büyük Taarruzdan sonra ziyaret ettiği Konya
Kızılay Hanımlar Kolu'nun davetinde bir konuşma yaptı. Esi Latife Hanım'ın
da katıldığı toplantıda, tesettür hakkındaki görüşlerini dile getirdi.
Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayımlanan konuşma, 1962'de "Yakın
Tarihimiz" mecmuasının 34-35. sayılarında da yer aldı. Atatürk'ün
kıyafetle ilgili konuşması şöyleydi:
Kadın ve Erkek Birlikte Yürümeli
"Yabancıların ve bizi düşman gözü ile görenlerin tarif ve tasvir ettikleri
kadınlar , bu vatanin asil kadını, Anadolu'nun asil Türk kadını değildir.
Öyle kadınlar bizim asil hayatımızda ve asil memleketimizde yoktur. Türk
kadınını yanlış görüp yanlış anlatanlar, bilhassa büyük şehirlerimizde,
ileri ve medeni sanılan yerlerde, bazı Türk hanımlarının dış manzaralarına
bakarak aldanıyorlar. O kadınların dış manzaralarını aleyhimizdeki kötü
yorumlarına uygun bir zemin olarak alıyorlar. Milletin umumi hayatına
bakımla pek sinirli ve naçiz olan o kadınları, onların dış görünüşlerinden
çıkardıkları manayı bütün Türk kadınlığına teşmil ediyorlar. İşte ilk
düzeltilecek yanlışlık ve ilk ilan edilecek gerçek buradadır.(..)Sayın
hanımlar, düşmanlarımızı aldatan bu dış manzara bilhassa kadınlarımızın
şeklinden, giyim tarzları ve örtünüş şekillerinden çıkıyor. Onların
aldanışlarına sebep olan bir nokta da yabancılarla temas edebilecek
durumdaki kadınlarımızın tavır ve hareketlerinin milli tavır ve
hareketlerimizin bir örneği olmayıp , belki Avrupa tavır ve hareketlerinin
taklidi olarak görülmesidir. Gerçekten memleketimizin bazı yerlerinde, en
çok şehirlerimizde, giyiniş tarzımız bizim olmaktan çıkmıştır.
Kadınlarımızın giyinişlerinde iki sekil ortaya çıkıyor: Ya çok kapalı, ya
da çok açık. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi, dinin emri dışındadır.
Dinimiz kadını her iki aşırılıktan hariç tutmuştur. Dinimizin tavsiye
ettiği örtünme hem hayata hem fazilete uygundur. (..) şeriata uygun
örtünme, kadınlar için güçlük vermeyecek, kadınların toplum hayatında,
iktisadi hayatta, gündelik hayatta erkeklerle işbirliği etmesine engel
olmayacak basit bir şekilde bulunacaktır. Bu basit sekil toplum
hayatımızın ahlak ve usullerine de aykırı değildir. Giyiniş tarzımızı
aşırılığa vardıranlar, kıyafetlerinde aynen Avrupa kadınını taklit edenler
düşünmelidir ki, her milletin kendine göre gelenekleri, adetleri, milli
özellikleri vardır. Hiçbir millet aynen diğer bir milletin taklitçisi
olmamalıdır.
Tesettürde Halkın Beğenisi Önemlidir
(..)Bizim
örtünme meselesinde göz önüne alacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu,
diğer yandan hayatin gerçeklerini düşünmektir. (..) Kadının giyiniş
tarzında yenilik yapmak meselesi bahis konusu değildir. Milletimize bu
hususta yeni şeyleri bellettirmek zorunluluğu karsısında değiliz. (..) Biz
baslı basımıza, fert olarak, her türlü şekilleri uygulayabilir, kendi
zevkimize, arzumuza, terbiye ve seviyemize göre istediğimiz kıyafeti
seçebiliriz. Ancak bütün milletin uygun görebileceği şekilleri, bütün
milletin hayatında uygulama kabiliyeti olan kıyafetleri herhalde halkın
gene beğenisinde aramak lazımdır. Bazı milletlerin zevk dünyalarını
memleketimizde uygulamaya kalkışmak hatadır. Bu yol toplum hayatimizi
gelişme ve yücelmeye götürmez. (..)Eğer kadınlarımız Şeriatın tavsiye,
dinin emrettiği bir kıyafetle, faziletin gerektirdiği bir hareketle
içimizde bulunur, milletin bilim, sanat ve toplum hareketlerine
katılırlarsa, bu hali, emin olunuz, milletin en mutaassıbı bile takdir
etmekten kendini alamaz. Aksine o halin aleyhinde söylenecek sözlere karşı
belki onun öncülerinden fazla savunucusu olur."
Kıyafet değil başarı önemli
Atatürk, kadınların erkeklerle düşünce ve nur yolunda yarış edercesine
yürüdüklerini belirterek şöyle dedi: "Lakin kadınlarımız bununla mağrur
olmalı değil, bilhassa aydın hanımlarımız yabancıların ve içimizdeki kötü
düşüncelilerin kendilerine yakıştıracakları noksanların yersiz, haksız
olduğunu göstermeliler(..) Kadınlık meselesinde şekil ve dış görünüş
ikinci derecededir. Kadınlarımız için şekil ve kıyafetten çok asil başarı
kazanılması gereken alan nur ile, gerçek faziletlerle süslenmek ve cihazlanmak olmalı. Hanımlarımızın Avrupa kadınlarının altında kalmayarak,
aksine pek çok cihetlerde onların üstüne çıkacak nur ve bilgiyle
cihazlanacaklarına kesin olarak şüphe etmeyen ve buna kesin olarak emin
olanlardanım."